Umarım sağlığınız ve sıhhatiniz yerindedir. İktisat Nedir? | Bülten'in ikinci sayısına hoş geldiniz. Türkiye'de neler olduğunu siz muhtemelen benden daha iyi biliyorsunuzdur. Dolayısıyla, bu bültende zaten bildiğiniz şeyleri tekrar etmemeye çalışıyorum. Tekrar ettiğimde de gözünüzden kaçmış olabilecek bazı şeyleri eklemeye çalışıyorum. İlk bültene olumlu tepkiler gelmişti. Umarım bu haftaki bültende de işe yarar bir şeyler vardır.
Toplam okuma süresi: 8-9 dakika
Bültene abone olmayı unutmayın lütfen.
📰 Haftanın haberleri
📌 Faiz Kararı. Merkez Bankası faiz kararını açıkladı ve "politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 17’den yüzde 19’a" yükseltti. Dünya gazetesi, Durmuş Yılmaz, İbrahim Turhan, Fatih Özatay, Hakan Kara ve Uğur Gürses'e karar hakkında ne düşündüklerini sormuş. Uğur Gürses demiş ki,
"Birkaç aydır sözlü olarak mesajlarla zaman kazanan Merkez Bankası, piyasalarda kendisine atfedilen 1 puanlık faiz artışı yapacağına dair beklentinin üzerinde bir artış yaptı. Bu, aslında sözlü yapmak yerine daha önce faiz artışı ile yanıt vermesi gereken, enflasyon görünümüne gecikmeli ama görece telafi edici 2 puanlık bir faiz artışı oldu. Bu aslında, küresel koşullar yanında Türkiye’de reform taahhütleri ile ortaya konan paketlerden özellikle ters dolarizasyon alanında yarar beklemediğinin de işareti. Yani “iş başa düştü” mesajı bir bakıma." Uğur Gürses
Uğur Gürses'in kapsamlı değerlendirmesini son yazısında bulabilirsiniz: "Ne hikâye ne reform, elde kalan tek sopa faiz".
Reform eksikliğini vurgulayan tek iktisatçı Uğur Gürses değil. Mesela, Hakan Kara yazdığı bir Twitte şöyle diyor:
"TCMB'nin bugünkü kararı, gelinen koşullar dikkate alındığında isabetlidir. Fakat sürekli faiz artırarak bir yere varamayacağımız da gerçek. Faiz artışı sadece zaman kazandırıyor. Beklentileri iyileştirecek kapsamlı adımlar gecikirse kırılganlıklar tekrar kendini gösterecektir." Hakan Kara
Fatih Özatay da bir süredir kapsamlı reform eksikliğini vurguluyordu. Geçen hafta yayınlanan "Sonu var mı?" başlıklı yazısına bakmak isteyebilirsiniz.
Aslında soru şu: Merkez Bankası tek başına Türkiye ekonomisini kurtarabilir mi? İktisatçıların çoğu bu soruya olumsuz yanıt veriyor. Sevda Demiralp da son yazısında bunu söylüyor ve diğer iktisatçılar gibi Türkiye'nin çok daha kapsamlı reformlara ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Reform derken, sadece iktisat politikası reformu kastedilmiyor; eğitim, adalet, özgürlükler, demokrasi de gündeme geliyor. Yani kurumsal yapıda refom ihtiyacı var. Bültenin sonundaki kitap önerileri de bu reformlarla ilişkili.
📌 "Aşı Pasaportu"! Pandeminin AB ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmeye çalışan AB ülkeleri AB içinde serbest dolaşımı sağlamak için yollar arıyor. Bu bağlamda Avrupa Komisyonu, AB içi seyahatlerde kullanılacak Dijital Yeşil Sertifika uygulamasını önerdi. Sertifika, hem aşı hem de Covid-19 test sonuçlarını içeren bir seyahat belgesi olacak gibi görünüyor. Ama biliyorsunuz, AB'de aşılama oldukça yavaş ilerliyor ve aşı tedarikinde sıkıntılar var. İnsanın içinden "önce aşılamayı becerin, sonra sertifikasını düşünürsünüz!" demek geliyor değil mi sayın izleyiciler?
Her neyse, AB komisyonun websitesindeki bilgi kitapçığında sertifika ilgili temel bilgiler aşağıdaki gibi (bkz. görsel) özetleniyor. İncelemek isteyebilirsiniz.
Daron Acemoğlu'nun geçen haftalarda yazdığı bir yazıda söylediği gibi "Aşıların küresel dağılımının koordinasyonu, pandemi ile mücadele de önemli bir faktör olacak." Aşı pasaportu gibi uygulamaları düşünürken bu koordinasyon sorununu ve aşıya erişimdeki eşitsizlikleri de dikkate almamız gerekiyor. "Aşı pasaportunun" yaratacağı sıkıntıları gelecek aylarda çok konuşacağız gibi görünüyor.
Aşı pasaportu konusunda Science dergisinde bu hafta yayınlanan yazıya da bakmak isteyebilirsiniz: "COVID-19 vaccination passports".
🔎 Hayatın İçindeki İktisat: Müşevvikler Önemlidir
📌 Geçen haftanın ilgi çeken haberlerinden biri Ford'un Türkiye'ye 2 milyar avroluk yatırım planladığı idi. Haber aslında çok da yeni değil. Bloomberg HT, Aralık ayında "Ford Otosan elektrikli araç fabrikasına 20,5 milyar TL yatıracak" diye haber yapmıştı. Mustafa Varank da Ocak ayında Ford Otosan fabrikasını ziyaret etmiş ve şirketin Aralık ayında açıklanan teşvik kararı kapsamında planladığı 20,5 milyar TL'lik yatırım planı ile ilgili bilgi almıştı. "Ford ne tür bir teşvik almış?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Resmi gazetede yayınlanan (4/12/2020) karara göre, Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.'nin faydalanacağı teşvikler arasında gümrük vergisi muafiyeti, KDV istisnası, KDV iadesi, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği, nitelikli personel desteği, enerji desteği ve yatırım yeri tahsisi var. İktisat öğrencileri çok iyi bilir, müşevvikler önemlidir!
"Müşevvik" nedir? İngilizcesi “incentive”, bizi bir şeyler yapmaya iten, teşvik eden şey anlamına geliyor. İnsanlar ve firmalar kendilerini bir şeyler yapmaya iten şeylerden etkilenirler, yatırım teşvikleri gibi.
🔎 Hayatın İçindeki İktisat: Arz ve Talep
📌 Önce haberlere bir bakalım. Bu haberlerin ortak noktası nedir?
Renault Türkiye'deki üretimini bir haftalığına durdurdu.
Tofaş üretime iki hafta ara vereceğini duyurdu.
Honda, ABD ve Kanada'daki üretimini kısa süreliğine durdurma kararı aldı.
Volvo üretimini yavaşlatıyor.
Volkswagen CEO'su 100 000 aracı üretemediklerini açıkladı.
General Motors bazı kamyonları bir yakıt yönetim çipini kullanmadan üretecekmiş. Bu sebeple, bu GM araçları daha fazla yakıt tüketecek.
Samsung yeni telefon modelinin tanıtımını erteleyebilirmiş.
📌 Cevap: bu haberlerin ortak noktası küresel ölçekte yaşanan çip krizi veya çip kıtlığı ile ilgili olması.
📌 İktisat öğrencileri hemen farketmiştir. Konu temelde bir arz-talep meselesi. Çip talebi artmış ama arz, talebi karşılayacak kadar artmamış. Artan elektronik ürün talebi ve yeni nesil cihazların teknik gereksinimleri çip talebini arttırmış. Diğer tarafta, pandemi nedeniyle tedarik zincirinde oluşan sıkıntılar ve çip üretim kapasitesinin arttırılmasının maliyetli ve zaman alan bir iş olması var. Yani çip üreticileri öyle hemen artan talebi karşılayamıyorlar. Çip kıtlığı şu anda çipleri girdi olarak kullanan firmaların (mesela otomotiv endüstrisi, oyun konsolu üreticileri vb.) üretim ve dolayısıyla kendi üretimlerine olan talebi karşılama kaabiliyetlerini etkiliyor. Tüketiciler de ya istedikleri ürünleri hemen alamıyorlar ya da daha yüksek fiyatlar ödemek zorunda kalıyorlar. Krizden en karlı çıkacak olanlar muhtemelen çip üretiminde kullanılan malzemeleri üretenler olacak. Washington Post, bu firmalar arasında Applied Materials, Lam Research ve Tokyo Electron'u sayıyor.
📌 Peki bu kıtlık neden otomotiv sektörünü daha fazla etkilemiş? Yine Washington Post'un haberine göre olaylar şöyle gelişmiş. Otomobil üreticileri pandemi sürecinin başında otomobil talebinin azalacağını düşünüp üretimi ve dolayısıyla da çip siparişlerini azaltmışlar, bu sırada artan taleple karşı karşıya olan elektronik firmaları piyasadaki çipleri toplamışlar. Otomotiv sektörü aslında hala araç satabildiklerini idrak ettiğinde artık iş işten geçmiş.
📌 Hala “nedir bu çip krizi?” diyorsanız, Washington Post'un haberini okumak isteyebilirsiniz. Bloomberg'in haberi de çip kıtlığının nedenlerini tartışıyor. Belki bakmak isteyebilirsiniz. Son olarak, Wikipedia'ya göre bu yaşanan ilk çip krizi değilmiş. 1988, 1999, 2004 ve 2011 yıllarında da çip kıtlığı yaşanmış.
🔎 Hayatın İçindeki İktisat: Sıfır Fiyatlı Piyasalar
📌 Bazen piyasa bizi şaşırtabilir. Mesela, çok ihtiyaç duyduğunuz bir şeyi bedava sunabilir. Muhtemelen siz de dünya üzerindeki yüzbinlerce kişi gibi Zoom toplantılarından bıktınız. Sık sık "toplantılardan kaçmak için bir bahanem olsa, mesela internet gidiverse" falan diye düşünüyorsunuz. Şansşısınız, "piyasa" sesinizi duymuş. Zoom Escaper adlı ücretsiz uygulama, kendi bağlantınızı sabote edip toplantıdan kaçmanıza yardımcı olmayı amaçlıyor. Uygulama bağlantınıza inşaat gürültüsü, köpek havlaması gibi sesler eklemenizi mümkün kılıyor veya bağlantınızı kesiliyormuş gibi gösteriyor.
📌 Tabii, yine iktisattan öğrendiğimiz gibi bedava ürün diye bir şey yoktur. Bir ürüne para ödemiyor olmanız, o ürünün sizin için maliyetinin sıfır olduğu anlamına gelmez. Misal, sıfır fiyatlı bir ürünü kullanarak kişisel verilerinizi firmaya teslim ediyor olabilirsiniz (Gmail, WhatsApp, Facebook, vb.) veya değerli zamanınızı gereksiz yere harcıyor olabilirsiniz. Dolayısıyla, bu uygulamayı indirecekseniz, sizin için fırsat maaliyetinin ne olduğunu da dikkate alın. En azından uygulama güvenli mi değil mi bir kontrol edin. Denemek isterseniz, buyrun ilgili habere bir göz atın. (Bu haberi, Marginal Revolution sitesinde gördüm ve burada Tyler Cowen'in başlığını kullandım.)
📌 Sıfır fiyatlı ürünler ve piyasalar hem iktisat hem de rekabet hukuku açısından ilginç konular. Bir firma neden sıfır fiyatlı ürün "satar"? Bu ekonomik olarak sürdürülebilir midir? Açık kaynaklı bedava yazılımlara hiç bir ücret talep etmeden katkı yapan yazılımcıların müşevvikleri nelerdir? Vb. Gelecek sayılarda bu konulara biraz daha eğilebiliriz. Ama şimdi hazır konusu açılmışken, şu online toplantı sorununuzu çözmeye çalışalım. Eğer online toplantılarda çok yoruluyorsanız şu yazıya bir göz atmak isteyebilirsiniz: "Stanford researchers identify four causes for ‘Zoom fatigue’ and their simple fixes". Yazıda Zoom yorgunluğu için şu çözüm önerileri sunuyor. Önerilerden bazıları şöyle.
Video konferans uygulamasını tam ekran kullanmayın veya ekrandaki yüzleri küçültün.
Kendi görüntünüze bakmayın (görüntünüzü kendinizden gizleyin).
Hareket edin.
Uzun toplantılarda arada bir sadece ses görüşmesi yaparak görüntülü görüşmeye ara verin.
📚 Haftanın Yazıları
📌 Gelişmekte Olan Ülkelerde Uzaktan Çalışma. Zoom ve uzaktan çalışmanın bahsi geçmişken, "gelişmekte olan ülkelerde bu işler ne durumda?" diye merak etmiş olabilirsiniz. Haklısınız. Pandemi sürecinde işini evden yapma lüksüne sahip olanların sayısı aslında çok fazla değil ama VoxEu'da yayınlanan bir yazıya göre, gelişmekte olan ülkelerde uzaktan çalışma imkanı olan işlerin oranı iyice düşükmüş. Yazıya konu olan makale, European Economic Review'de yayınlandı. Makalenin açık erişim versiyonu da var (PDF).
📌 "Reform" Paketi. Geçen sayıda değindiğimiz meşhur ekonomik "reform" paketi ile ilgili yeni bir yazı daha çıktı. Gözünüzden kaçmış olabilir. Şahin Ardıyok and Emin Köksal, ekonomik reform paketine rekabet ve regülasyon açısından bakmışlar. Okumak isteyebilirsiniz.
📌 İktisat Nobel Ödülü 2020. Geçen sene Nobel ödülünü alan iktisatçılardan biri olan Robert Wilson'un Strategic Analysis of Auctions başlıklı Nobel konuşması Econometrica dergisinde yayınlandı. 2020 Nobel İktisat ödülü ile ilgili daha fazla okuma yapmak isterseniz, web sayfamda bir okuma listesi yayınlamıştım.
📌 Pandemi ve Pazar Gücü. Geçen hafta yayınlanan "Rising Corporate Market Power: Emerging Policy Issues" başlıklı IMF araştırma notu pazar gücü ve sıkılaşması konusunu ve bunların olumsuz etkilerini inceliyor. Araştırma ayrıca, pandeminin küçük ve orta ölçekli işletmeleri orantısız bir şekilde etkilemesi nedeniyle büyük şirketlerin pazar gücünü arttırabileceğini söylüyor.
IMF araştırma notunun yazarlardan biri olan Ufuk Akçiğit Bloomberg HT'de dijitalleşmenin etkisini anlatmıştı. 15 dakikanız varsa, videoyu izleyebilirsiniz.
Bununla ilişkili olarak, "COVID-19 AND SMES: A 2021 "TIME BOMB"?" başlıklı NBER çalışma metni, 2021'de kredi daralmasının küçük ve orta ölçekli işletmeler için önemli bir risk olduğunu söylüyor.
Kitap Önerisi
Biliyorsunuz bu hafta siyaset gündemi de epey yoğundu. Gündem hakkında bin kişi yorum yapıyor, bir de ben yapmayayım. Bunun yerine iki kitap önereyim: Ulusların Düşüşü ve Dar Koridor. Daron Acemoğlu ve James Robinson'un bu iki kitabı, ekonomi ile siyaset arasındaki ilişkiyi düşünmek ve iktisatçıların sık sık gündeme getirdiği yapısal reformları anlamak için güzel bir çerçeve sunuyor. Eğer hala okumadıysanız, bu kitapları hemen okuyun derim. Başlangıç ve biraz motivasyon için, Daron hocanın Youtube'daki konuşmalarını dinleyebilirsiniz. 5 dakikanız varsa, şu videoyu izleyebilirsiniz mesela:
Bitirirken...
Bu haftalık bu kadar. Okuduğunuz için teşekkürler.
Bültenin bu sayısını beğendiyseniz, tanıdıklarınızla ve sosyal medyadaki takipçilerinizle paylaşmaktan çekinmeyin lütfen.
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere.
Sevgiler.