İktisat Nedir? | Bülten‘de bu haftaki konumuz, Onur Yürüyüşü, LGBTİ+ ve İktisat. Soru şu: İktisadın, Onur Yürüyüşü ve LGBTİ+ bireylerin hak ve özgürlükleriyle ne alakası var?
Haftanın bağlantılarında da gözünüzden kaçmış olabilecek ilginç bağlantılar var.
İyi okumalar!
Toplam okuma süresi: 8 - 10 dakika
Hayatın İçindeki İktisat
Onur Yürüyüşü, LGBTİ+ ve İktisat
İstanbul'da Onur Yürüyüşü senelerdir yasak. ("Onur Yürüyüşü nedir?" bilmeyenler Euronews'in haberine bakabilir.) Her sene olduğu gibi bu sene de yürüyüşe katılmak isteyenlere müdahale edildi. Şimdi belki "Onur Yürüyüşünün iktisatla ne ilgisi var?" diyorsunuz ama iki dakika sabrederseniz anlatacağım.
LGBTİ+ İktisadı konusuna gelmeden önce LGBTİ+ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks) bireylerin Türkiye'deki durumunu bir hatırlamakta fayda var.
Ticaret Bakanlığı web sitesinde yer alan, "10.11.2020 tarihli 303 Sayılı Reklam Kurulu Toplantısı Basın Bültenine" göre, LGBTİ ve gökkuşağı temalarıyla online olarak satılan kupa bardak vb. gibi ürünlerin bu sitelerdeki tanıtımlarına ceza verilmiş (Doya no.'ları: 2020/1119, 2020/1120, 2020/1121). Konuyla ilgili BBC haberi burada. Bakanlık, 15 Aralık 2020’de bakanlığa yapılan bilgi edinme başvurusuna verdiği yanıtta da bu durumu teyit etmiş ve bu tür ürünlerin +18 ibaresiyle satışta olması gerektiğini söylemiş.
Bir habere göre, TRT2 Instagram kanalında paylaştığı gökkuşağı renlerindeki (Meksika'dan bir kukla oyunu ile ilgili) fotoğrafı silmiş.
Van'ın Erciş ilçesindeki Sanat Sokağı’na asılan renkli şemsiyeler, Belediye'ye atanan kayyumun talebiyle, 'LGBTİ+ renklerini andırdığı' gerekçesiyle sökülmüş.
Bu haberler, kamu kurumlarının gökkuşağı renklerine özel bir alerjisi olduğunu gösteriyor. Tabii alerjinin nedeni gökkuşağı değil, gökkuşağının LGBTİ+ hareketinin de simgesi olması. Ayrıca, sorun alerjileri olması da değil, bu tür ayrımcı davranışların LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemini körüklemesi. Siyasetçilerin ve medyanın LGBTİ+ bireylere yönelik nefret içeren sözler söylemesinden hiç bahsetmiyorum bile. Küçük bir Google taramasıyla pek çok örneğini bulabilirsiniz.
LGBTİ+ bireyler dünyanın hemen hemen her yerinde psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyor, baskı görüyor ve ayrımcılığa uğruyorlar. Bu ayrımcılık, iktisadi kalkınma konulu makalelere de konu oluyor. Mesela, bir makale şöyle diyor:
"LGBT bireyler [tolumun diğer bireyleriyle kıyaslandığında] çok fazla fiziksel, psikolojik ve yapısal şiddete maruz kalmaktadır. İşyerindeki ayrımcılık, LGBT bireyler için istihdam olanaklarını azaltıyor ve aldıkları ücretleri düşürüyor. LGBT bireyler fiziksel ve zihinsel sağlıklarının önünde birçok engelle karşı karşıyadır. LGBT öğrenciler, okullarda öğretmenler ve diğer öğrenciler tarafından ayrımcılığa maruz kalmaktadır." (Badget tve diğerleri, 2019)
Evet, LGBTİ+ bireyler her yerde ayrımcılığa uğruyor ama Türkiye'de durum çok daha kötü.
Türkiye'deki vahim durumla ilgili bilgi almak isterseniz, Uluslararası Af Örgütü'nün raporuna bakabilirsiniz.
Türkiye, LGBTİ+ bireylerin yasal ve politik özgürlüklerini inceleyen Gökkuşağı Endeksi'nde en sondan ikinci sırada yer alıyor (sonuncu sırada Azerbeycan var).
Belki görmüşsünüzdür, geçen hafta, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, Türkiye'ye bir mektup yazarak "LGBTİ bireyleri damgalamayı bırakın" dedi.
Şimdi net bir şekilde söyleyelim. Devletlerin vatandaşları arasında ayrım gözetmemesi ve her bir vatandaşına eşit haklar sağlaması ve özgürlüklerini koruması gerekir. LGBTİ+ bireylerin haklarını korumak ve kollamak, insan haklarını korumak ve kollamaktır. Başka türlüsü düşünülemez. Yani, LGBTİ+ bireylerin haklarını savunmak için ek bir argümana gerek yok. Bu konunun aması şusu busu olamaz.
Bunu söyledim ama biliyorsunuz, kamu otoritesi ve siyasetçiler "iktisadi büyüme", "milli gelir" falan demeyince söylenenleri pek dinlemiyor. Bu sebeple, konuya bir de bu açıdan yaklaşmakta fayda var. Birincisi, Türkiye'nin geleceği ve kalkınması için AB ile ilişkileri aşırı derecede önemli. Bu ilişkiler açısından da Türkiye'nin LGBTİ+ bireylerin hakları konusunda ciddi bir ilerleme kaydetmesi şart. Konunun önemini anlamak için, geçen hafta çıkan başka bir habere bakmak yeterli. AB, LGBTİ+ bireylere karşı politikaları nedeniyle sadece Türkiye'yi uyarmıyor. Mesela, AB ile Macaristan arasında da bir kriz var. Krizin konusu Macaristan'ın çıkardığı anti-LGBTİ yasa. AB komisyonu, bu yasa nedeniyle Macaristan'a yaptırım uygulayabilir. Hollanda Başbakanı da "Macaristan'ın böyle bir yasayla Avrupa'da yeri yok" dedi. Özetle, Türkiye, Avrupa Birliği'ne girmeyi falan ciddi ciddi düşünüyorsa, gökkuşağı haritasındaki yerini düzeltmeli ve LGBTİ+ bireylere de toplumun diğer bireyleri gibi davranmalı.
İkincisi, kapsayıcı kurumların kalkınma için önemini artık göbek adımız gibi biliyoruz. Daron hoca sağolsun, siyasetçiler de konuyu öğrenmek durumunda kaldılar. Siyasal kurumların kapsayıcı olabilmesi için, toplumdaki her bireye eşit haklar sağlaması ve bu hakları etkin bir şekilde koruması lazım. Toplumun bazı bireylerini din, dil, etnisite, cinsiyet, cinsel yönelim gibi nedenlere dışlamak, kapsayıcı kurumlar ve kapsayıcı büyüme politikalarıyla çelişir.
Üçüncüsü, ekonominin şahlanmasını aşırı derecede arzulayan kamu otoriteleri pek farkında olmasa da ekonominin performansı ile ne kadar kapsayıcı olduğu arasında bir ilişki var. Bu konuda pek çok çalışma var ama ben özellikle LGBTİ+ bireylere yönelik dışlayıcı veya kapsayıcı politikaların kişi başına düşen milli gelirle ilişkisine bir bakalım derim. Lee Badgett'in diğer iki araştırmacı ile birlikte World Development dergisinde yayınladığı bir çalışma (2019), özellikle LGBTİ+ bireyler için kapsayıcı olan iktisadi ve sosyal politikaların, yani LGBTİ+ bireylerin ekonomik sosyal ve politik yaşam alanlarına dahil edilmesinin pozitif makroekonomik sonuçlarla ilişkili olabileceğini gösteriyor. Literatürde bu ilişkinin yönü ile ilgili tartışmalar var. Soru şu: kapsayıcılık mı iktisadi büyüme getiriyor yoksa yüksek milli gelir mi kapsayıcılığa neden oluyor. Benim anladığım kadarıyla, her ikisi de bir ölçüde doğru. Yani, bir taraftan, daha fazla kapsayıcılık iktisadi refaha katkı yapıyor. Diğer taraftan da milli gelirin artması insan haklarına olan talebi arttırarak kapsayıcılığı arttırıyor. (Makalede iki bakış açısı daha sunuluyor, onlara da siz bakarsınız.) Her halükarda, LGBTİ+ bireylerin toplumdan dışlanmasının ülkelerin insan sermayesine zarar verdiği ve dolayısıyla ülke ekonomisi için de zararlı olduğu açık. Lee Badgett'in "The Economic Case for LGBT Equality" başlıklı kitabı, anti-LGBTİ+ pratiklerin iktisadi olarak da zararlı olduğunu söylüyor ve LGBTİ+ bireylerin eşitliği ve özgürlüğü için çalışmanın ülkelerin iktisadi ve sosyal kalkınmasına da katkıda bulunacağını söylüyor. Bagdett ve diğerleri (2019) yaptıkları çalışmada LGBTİ+ bireylerin hak ve özgürlükleri ile kişi başına milli gelir arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösteriyorlar. ("İktisadi ve sosyal politikaların LGBTİ+ bireyler için ne kadar kapsayıcı olduğunu nasıl ölçeriz?" diye düşünüyorsanız, Bagdett ve diğerlerinin (2019) makalesi dışında UNDP'nin 2016'da yayınladığı çalışma metnine de bakabilirsiniz.)
Journal of Economic Perspectives dergisinin Bahar 2021 sayısında "LGBTQ Economics"başlıklı bir makale yayınlandı. Konuyla ilgili literatürü merak edenlerin bakmasını tavsiye ederim. Özellikle işgücü piyasasındaki ayrımcılık ve bu ayrımcılığın sonuçlarıyla ilgili kısım, iktisatçıların ve iktisat öğrencilerinin ilgisini çekebilir. American Economic Association'un makalenin yazarlarından biri olan Lee Badgett ile yaptığı (ve geçen hafta yayınlanan) söyleşiyi de okumak isteyebilirsiniz. Lee Badgett, cinsel yönelim iktisadı alanında çalışan ilk akademisyenlerden biri.
Bilmeyenler için not edeyim, iktisatta ayrımcılık iktisadı diye bir alan var. Gary Becker'in meşhur The Economics of Discrimination (1957) başlıklı kitabı konuyu ilk inceleyen eserlerden biri. Merak edenler, genel yaklaşımın özeti için Caroline Kraft'ın Economics for the Greater Good başlıklı açık erişim kitabının 6. bölümüne bakabilirler. Lee Badgett'in Handbook on the Economics of Discrimination başlıklı kitap için yazdığı makale, cinsel yönelim temelli ayrımcılıkla ilgili literatürü özetliyor. Literatürün önemli isimlerinden Kenneth Arrow 1998'de Journal of Economic Perspectives'te ırk temelli ayrımcılık ile ilgili bir makale yayınlamıştı. Yine aynı dergide, geçen sene yayınlanan bir başka makale de temel tartışma noktalarını özetliyor. Daha teknik bir şeyler isteyenler, David Autor'un ders notlarına da bakabilir.
Haftanın Bağlantıları
Kanal İstanbul
Kanal İstanbul'un ilk temeli atıldı. Gerçi İmamoğlu, "temeli atılacak olan Kanal İstanbul değil" dedi ama sonuçta her neyin temeli atıldıysa Kanal İstanbul niyet edilerek atıldı. Bu nedenle, Kanal İstanbul konusunda biraz bilgilenmekte fayda var. Kanal İstanbul ile ilgili bilgi edinmek istiyorsanız, şu iki siteyi inceleyerek işe başlayabilirsiniz:
https://www.kanalistanbul.gov.tr/tr (Kanal İstanbul'un "resmi" sitesi)
https://kanal.istanbul/ (Kanal İstanbul'a itiraz sitesi)
Kanal İstanbul ile ilgili Çevresel Etki Değerlendirme raporuna da kanalın "resmi" sitesinden erişebilirsiniz. 1623 sayfalık bu raporu uzmanlar dışında kimsenin baştan sona okuyacağını sanmıyorum ama en azından metin içi arama yaparak merak ettiğiniz bazı konularda raporda ne deniyor diye bakabilirsiniz.
Kanal İstanbul ÇED raporuyla ilgili değerlendirmelere bakmak isterseniz, şunları buldum:
Doğa Derneği, Kanal İstanbul Projesi ÇED Raporu Değerlendirmesi
Açık Radyo'nun Prof. Derin Orhon ile yaptığı Kanal İstanbul Söyleşisi
Prof. Dr. Murat Türkeş'in ÇED raporu ile ilgili değerlendirmesi
Bu bir başlangıç olsun. Daha fazlasını okumak isterseniz, Google yardımcınız olacaktır.
Cumhurbaşkanı şöyle demiş:
"Yatırımcıları tehdit ediyorlar. 'Biz geliyoruz, geldiğimizde size ödeme yapmayacağız, bu yatırımları elinizden alacağız.' Bankaları tehdit ediyorlar, hızlarını alamayıp projeye ilgi duyan ülkeleri tehdit ediyorlar. Bu ne terbiyesizliktir! Devletlerde devamlılık esastır, bunlar devlet terbiyesi de görmediler. Sizler nasıl devlet yönetimine talipsiniz ya? Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla da alırlar. Bunları da öğren."
Soru şu: İktidar değişirse, yeni iktidar Kanal İstanbul ile ilgili ödemeleri yapmayı reddedebilir mi? Bir görüşe göre, halkın faydasına olmayan ve halk yeterince bilgilendirilmeden yapılan bir projenin borcunu ödememek mümkün. Bu soru bağlamında gündeme gelen "Odious Debt" (Çirkin Borç) kavramı nedir merak ediyorsanız, Boğaziçi'nden Ceyhun Elgin hocamızın Youtube kanalındaki ilgili videoyu izleyebilirsiniz:
Aşı ve müşevvikler
Geçen hafta aşı ve müşevvikler konusunu ele almıştık. Ben bülteni gönderdikten sonra, Rusya'da şirketlerin aşı olmak istemeyenleri teşvik için yollar aradığı ile ilgili bir haber yayınlandı.
Yine geçen hafta, aşılama oranlarını yükseltmek için davranışsal iktisattan faydalınabileceğini yazmıştım. International Covid-19 Behavioural Insights and Policy Group, bu konuda rapor hazırlamış. Belki bakmak istersiniz.
Aşı olmayı reddedenleri, iktisattaki "bedavacılık" kavramı ile anlamak mümkün mü? Bir argümana göre, aşı olmayanlar, aşı olanlar sayesinde ortaya çıkacak toplumsal bağışıklıktan "bedavaya" (aşı olmadan) faydalanacaklar. Ancak, Erasmus Journal for Philosophy and Economics'te yayınlanan bir makale konuya bu şekilde yaklaşmanın doğru olmadığını iddia ediyor. Diyor ki, aşı karşıtlığı bir bedavacılık sorunu değildir ve bu şekilde ele almak aşı karşıtlığının etik boyutunu göz ardı etmemize sebep olabilir.
Aşı arzı ve aşı üreticileri arasındaki rekabet arttıkça, zaman içinde Covid-19 aşılarının fiyatı düşer mi? Yapılan bir çalışma bu beklentinin yersiz olabileceğini gösteriyor. En azından grip aşısında böyle olmamış. Bu konu daha önce ele aldığımız aşıya erişim ve aşı patentleri konusuyla yakından ilişkili. Covid-19'un henüz bir yere gitmediğini ve daha çok aşı olacağımız düşünülürse, konu ayrıca aşının sağlık harcamaları ve kamunun sağlık bütçesine yükü ile de yakından ilişkili. Belki buna ilerleyen haftalarda bakarız. Belki de bakmayız. Kim bilir!
Diğer bağlantılar
Bloomberg HT güzel bir Ufuk Akçiğit (Profesör, University of Chicago) ile ilgili güzel bir profil hazırlamış (video). Özellikle öğrencilerin izlemesini tavsiye ederim.
Salgın nedeniyle yaygınlaşan Zoom toplantılarına ve diğer online toplantı ve sunuşlara iktisadi açıdan bakmak isterseniz, Timothy Taylor, Capitalism after Covid kitabındaki argümanları özetlemiş. İlginizi çekebilir.
Luis Garicano, Capitalism after Covid: Conversations with 21 Economists başlıklı bir kitap yayınladı. Kitapta Covid sonrası ekonomi ve ekonomi politikalarıyla ilgili 21 iktisatçı ile yapılan söyleşiler var. Kitap bedava.
Güven Sak hoca, iklim değişikliği gündemi ile ilgili önemli yazılar yazmaya devam ediyor. Geçen haftaki yazısının başlığı, "Karbon fiyatlaması için sistem tasarlamanın vakti geldi". Okumanızı tavsiye ederim.
Yalçın Karatepe hoca, Merkez Bankası'nın swap maceralarını yazmış: "Bir düğün, dört swap"
BETAM, "Türkiye’de Alkollü İçecek, Sigara, Tütün, Akaryakıt ve Cep Telefonlarının Yasa Dışı Ticaretinin Analizi" başlıklı bir rapor yayınladı. Okumanızı tavsiye ederim. İktisadi müşevvikler ile yasa dışı ticaret arasında nasıl bir ilişki var güzel bir şekilde gösteriyor. Diyor ki, "Yasal malların fiyatlarını artıran yüksek vergiler yasadışı mallara talep yaratmaktadır, zira tüketicilerin gözünde yasadışı mallar yasal mallar için ikamedir. [...] Aynı zamanda, yasal malların fiyatını arttıran yüksek vergilerin yasal ve yasa dışı mallar arasında oluşturduğu büyük fiyat farkı, kâr elde etmek için ciddi bir fırsat oluşturarak yasadışı ürün arzını da teşvik etmektedir." Çalışmayla ilgili bir de websitesi var: https://www.illegaltradeinturkey.info/ Veri meraklılarının hoşuna gidebilir. Bu rapor, başlı başına bir Hayatın İçindeki İktisat konusu. İktisat hocaları derslerde kullanabilir. İktisat öğrencileri de derslerde, sınavlarda müşevviklerin önemine vurgu yapmak için kullanabilir.
Bitcoin'i resmi para birimi haline getiren El Salvador, ilk kripto para cüzdanını tanıtmış ve uygulamayı indirenlere bedava bitcoin vaat etmiş. Bu El Salvador ve bitcoin konusu çok tartışmalı konu. Bu konuda eleştirel bir iki yazı okumak isterseniz, şunlara bakabilirsiniz: (1) "El Salvador Is Printing Money With Bitcoin: Nayib Bukele doesn’t want to ditch dollars. He just wants his own." (2) "El Salvador passes its Bitcoin Law — and it’s a Tether scam". Bu yazıları okuyunca, Koca ülkenin sonu Thodex gibi olacak gibi görünüyor 🙂 Böyle dedim ama konuyu iyice incelemeden konuşmamak lazım. O yüzden susuyorum.
Genelde, kripto varlıkların ve blokzincir teknolojisinin yaratacağı olanaklarla ilgili yazılar yazan Tyler Cowen, bu sefer (Bloomberg'deki yazısında) fanatik kriptocuları eleştirmiş. Demiş ki, "çoğunuz para teorisi bilmiyorsunuz, eksiğiniz bu". Öte taraftan, Satoshi Nakamoto (bitcoin) and Vitalik Buterin'in (ethereum) sadece önemli mucitler olmadığını aynı zamanda zamanımızın en önemli parasal iktisatçıları olduğunu da söylemiş. Burada, hem fanatik kriptocular hem de iktisatçılar için alınacak çok dersler var.
Bitirirken...
Bu haftalık bu kadar. Okuduğunuz için teşekkürler.
Güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle,
Sevgiler,
N. Emrah Aydınonat