Merhaba,
İktisat Nedir? | Bülten‘e abone olduğunuz için teşekkürler.
Bu sayıdaki konumuz, otomobil piyasasındaki fahiş fiyatlar ve sıfır araçların yeniden satışına getirilen kısıtlamalar.
İyi okumalar!
Otomobilde fahiş fiyat operasyonu
Otomobil piyasasında neler oluyor? Ticaret Bakanlığı'nın açıkladığı yeni düzenleme, otomobil piyasasındaki "fahiş fiyat" sorununu çözer mi? Bu düzenlemeyi nasıl yorumlamalıyız? Bakalım.
Önce konuyu takip etmemiş olanlar için bir özet geçeyim:
Konu nedir?
Geçen seneden beri ikinci el araba piyasasında garip bir şeyler olduğuna dair haberler görüyoruz. Misal, 17 Aralık 2021 tarihli bir haber, otomobil bayilerinin çeşitli yöntemlerle vatandaşa fahiş fiyatlar üzerinden araç sattığını söylüyordu. Haber, bu yöntemlerden birini şöyle açıklamıştı:
"Bayiler sıfır araçları üretici tarafından belirlenen liste fiyatının üzerinden satmamak için ikinci el piyasasına düşürüyor. ... Örneğin bazı bayiler üretici markalardan aldıkları araçları kendi kurdukları ikinci el satış şirketine satıyor, yani satış gösteriyor. Otomatik olarak araç ikinci el oluyor, buradan da fahiş fiyatlarla vatandaşa satılıyor." (Internethaber, 17.12.2021)
Türkiye gazetesinin 11 Ağustos 2022 (bugün) tarihli haberi ise sistemin nasıl işlediğini biraz daha açıyor:
"Bayi satış fiyatı 700 bin lira olan bir otomobili galericiye 750 bin liraya satıyor. Galerici ise üzerine 100 bin lira koyarak ilana çıkıyor. Bayide araç bulamayan alıcı, galericiden yüksek fiyata araba almak durumunda kalıyor. Durum böyle olunca otomobil fiyatları da artmış oluyor. Araba almak için adını sıraya yazdıran kişiler ise çeşitli bahanelerle oyalanıyor." (Türkiye Gazetesi, 11.08.2022)
Basitleştirirsek, sistem şu: Bazı şirketler (misal, galeriler) yeni arabaları alıyorlar sonra da bunları yetkili bayilerin ilan ettiği fiyatlardan daha yüksek fiyatlara satıyorlar. Bunu not edin. Aşağıda iktisadi açıdan bunun nasıl mümkün olabileceğini tartışacağız ve göreceğiz ki işin bu kısmını tam anlamadan, bu sorunu çözmek de mümkün değil.
Şimdi, Ticaret Bakanlığı'nın açıkladığı düzenlemeye bakalım:
Yeni düzenleme nedir?
Ticaret Bakanı Mehmet Muş, düzenlemeyi güzel özetlemiş, ondan alıntı yapalım:
"Bir bakıyorsunuz sıfır ikinci el araç ilanları var. Dolayısıyla yeni araç alınıyor ve üzerine daha büyük rakam konularak satılıyor. Otomobil fiyatlarında birbirini tetikleyen durum söz konusu. Yönetmeliği hazırladık. İlk tescilden sonra şirketler, galeriler, rent a car’lar için 6 ay ve 6 bin kilometreyi geçmeden aldıkları sıfır araçların satışına kısıtlama getiriyoruz." (Türkiye Gazetesi, 11.08.2022)
Özetle, artık yeni bir araç alıp anında ikinci el piyasasında "ikinci el sıfır araç" olarak satışa çıkarmak mümkün olmayacak. Düzenleme sadece şirketleri (galeriler, araç kiralama şirketleri vb.) kapsıyor.
Beklenti ne?
Bu konuda açıklama yapan hemen herkes, bu düzenlemenin işe yarayacağı görüşünde. Bir Google araması yapıp, kimin ne dediğine bakabilirsiniz. Ben burada sadece Türkiye Gazetesi'nde yer alan ve başka haber sitelerinin de kopyaladığı "duman operasyonu" yorumunu paylaşacağım:
Gördüğünüz gibi, Türkiye Gazetesi ilginç bir benzetme kullanarak, yapılan düzenlemenin sorunu nasıl çözeceğini anlatmış:
"Arıların balını almak için "körükle duman uygulaması"nın benzeri bir yöntemle site otoparklarının altına zulalanan araçların satışa çıkarılması sağlanarak suni fiyat oluşumunun önüne geçilecek." (Türkiye Gazetesi, 11.08.2022)
Diğer gazetelerin çoğu da düzenlemenin fahiş fiyat sorununu çözeceği konusunda hemfikir. Misal Sabah Gazetesi, fahiş fiyatlara darbe ineceğini söylüyor:
Özetle, fırsatçılara fırsat verilmezse fiyatların düşeceğine dair bir inanış var. Peki bu doğru mu? Fahiş fiyatlara darbe iner mi? Fırsatçılık biter mi? Bakalım.
Arz-talep modeli bu işe ne der?
Yukarıda "not edin" demiştim ama ben yine de sorunu tekrar edeyim: Bazı şirketler (galeriler vb.) yeni arabaları alıyorlar sonra da bunları yetkili bayilerin ilan ettiğinden çok daha yüksek fiyatlara satıyorlar. Peki bu nasıl oluyor? Arz-talep modeli çerçevesinde inceleyelim.
Otomobil piyasasında pandemi öncesi ve sonrasını karşılaştıralım. İki şey oldu:
(1) Pandemi, tedarik zincirinde yaşanan sorunlar ve çip krizi nedeniyle sıfır otomobil arzının azaltığını biliyoruz. Buna ek olarak, girdi maliyetlerindeki artışın da üreticilerin belirli fiyattan arz edebilecekleri miktarı azalttığını biliyoruz. Özetle, otomobil piyasasında arz eğirisinin sola doğru kaydığını söylemek mümkün. Serbest bir piyasada bunun etkisi, otomobil fiyatının artması ve piyasada satılan otomobil miktarının azalmasıdır.
(2) Arzdaki azalmaya ek olarak, pandemi döneminde otomobil talebinde bir artış olduğunu da biliyoruz. Yani talep eğrisi de yer değiştirmiş olmalı. Ne kadar olduğunu tam bilmiyoruz ama şu an için önemli değil. Biz talebi biraz kaydırıverelim. Talepteki artışın fiyat üstündeki etkisi de aynı: otomobil piyasa fiyatının artması. (Miktara tam olarak ne olacağı, talebin ne kadar arttığına bağlı. Şu anda bizim için önemli değil.)
Özetle, pandemi öncesine göre azalan arz ve artan talep sıfır otomobil piyasasında fiyatları arttırıcı bir etki yapmış olmalı. İkinci el piyasada da otomobil talebinin artmasının benzer bir etkisi var: fiyat artışı. Biliyoruz ki, sıfır araba ve ikinci el araba piyasası birbiriyle ilişkili. İstediği fiyattan sıfır araç bulamayan ikinci el piyasasına giriyor, dolayısıyla sıfır araç piyasasındaki arz sorunlarının, ikinci el piyasasındaki talebi iyice arttırdığını düşünmek mümkün.
Şimdi sanıyorum ki bunların hepsini herkes az çok biliyor. Şimdi zurnanın zırt dediği, Adam Smith'in görünmez elinin nanik yaptığı noktaya gelelim.
Normal şartlar altında, otomobil piyasasında, pandemi öncesi A noktasında olan piyasa dengesi B noktasında, daha yüksek bir fiyat seviyesinde, dengeye gelmiş olmalı. Dolayısıyla da yeni piyasa fiyatında arz ve talep eşitlenmiş olmalı. Ama böyle olmamış görünüyor. Neden?
Eğer piyasa dengeye gelmiş olsa, piyasa fiyatından sıfır araba alıp, yine aynı piyasada bu arabayı daha yüksek fiyata satmak mümkün olmazdı. Ama haberlerden anladığımız, galericiler, kiralama şirketleri vb. sıfır araç piyasasından aldıkları arabayı, aynı piyasada daha yüksek fiyattan satabiliyorlar. Yani, otomobil üreticileri ve yetkili bayiler araçlarını piyasa fiyatının altından satıyor olmalı. Başka bir deyişle, eğer sıfır otomobilleri olması gerekenden ucuza satıyor olmasalar, galericiler vb. -- yani, fırsatçılar -- bu işten kâr edemezdi.
Otomobil üreticileri ve yetkili bayiler, piyasa fiyatının altında fiyatlardan satış yaptığı için fırsatçılara gün doğmuş. Fırsatçılar, piyasada sıfır arabaları daha yüksek fiyatlardan almaya razı birçok tüketici olduğunu görmüş ve piyasadan sıfır otomobil toplayıp ikinci el piysada "ikinci el sıfır araç" diye daha yüksek fiyatlardan satmaya başlamışlar. Yani aslına bakarsanız, piyasa fiyatını dengeye getirici bir rol üstlenmişler! İşte buna görünmez elin nanik yapması diyebiliriz!
Acı gerçek şu: fırsatçılar gerçekten fahiş fiyattan araba satıyor olsalar, topladıkları araçları o fiyatlardan satamazlardı. Ortada bir fırsat olmasa, fırsatçılık yapamazlardı. Fiyatlar yüksek mi? Yüksek! Tamam. Ama bu fiyatlardan araba almaya istekli tüketicilerin olduğunu göz ardı edemeyiz, etmemeliyiz.
Şimdi, sorumuz şu: Eğer bu "ikinci el sıfır" arabalara, yetkili bayilerin ilan ettiğinden fazlasını ödemeye hazır insanlar varsa (ki öyle görünüyor), o zaman otomobil üreticileri ve yetkili bayileri neden fiyatlarını yükseltmiyor? Yani, kârını maksimize etmeyi amaçlayan üreticiler ve bayileri, ortada duran bu kâr olanağını, neden galericilere ve onların paravan şirketlerine falan bırakıyorlar? Bu otomobil üreticileri için rasyonel bir davranış değil. En azından ilk bakışta öyle görünüyor.
Otomobilde rasyonel fiyatlama
Önce şunu söylemem lazım. Bu fiyatlama işi zor bir iş. Biz teoride arz-talep modelini kullanarak şak diye piyasa denge fiyatını buluyoruz ama gerçek dünyada firmaların, normal şartlar altında bile, tam rekabetçi piyasa modelindeki denge fiyatını bulmaları zor. Dolayısıyla, fiyatların hep dengeden biraz uzakta oluşması mümkün ama piyasa dinamikleri dengeden çok da uzaklaşılmasına izin vermez. Çok yüksek fiyata satarsanız mal elinizde kalır. Çok düşük fiyata satarsanız, parası olan biri gelir malları sizden alır ve gidip daha yüksek bir fiyata satıp kâr eder! Normalde, bunları gören firmalar da fiyatlarını piyasa koşullarına göre ayarlar. Ama böyle olmadığını görüyoruz.
O zaman soruyu şöyle soralım, otomobil üreticileri ve bayiler neden denge fiyatından bu kadar uzaklaşmışlar. Görebildiğim kadarıyla pek çok nedeni var. Bazılarını sıralayayım:
Birincisi, arz tarafındaki çip krizi ve tedarik sıkıntıları gibi sorunlarla ilgili belirsizlikler. Bu planlama ve fiyatlama yapmayı güçleştiriyor. Ama not edelim, bu sadece Türkiye'deki firmaları etkileyen bir sorun değil. Aşağıdaki diğer nedenler Türkiye'ye özel.
İkincisi, uzun süredir döviz kurlarında yaşanan artış ve daha önemlisi, oynaklık. Döviz kurları hem maliyetleri hem de genel olarak makro iktisadi değişkenleri etkilediği için, otomobil üreticilerinin hem üretim ve satış planlaması yapmalarını hem de talebi de tahmin etmelerini zorlaştırıyor. Fiyatlama davranışını bozuyor.
Üçüncüsü, yüksek enflasyon ve genel olarak Türkiye ekonomisindeki belirsizlikler. Döviz kurlarının arttığı ve oynak olduğu bir ortama yüksek enflasyon da eklenince piyasa sinyalleri belirsizleşiyor ve fiyatlama yapmak zorlaşıyor.
Dördüncüsü, yine yüksek enflasyonla ilgili. TL fiyatı artan otomobillerin daha üst ÖTV matrah dilimine girmeye başlaması nedeniyle, satış fiyatlarının daha artıyor. Dolayısıyla, maliyetler ve fiyatlar doğal olarak artarken, ÖTV matrah düzenlemeleri enflasyonist ortama uyum sağlayamadığı için satış fiyatları etkileniyor. Bunun sonucu olarak da hem öngörü yapmak (hükümet matrah dilimini yeniden düzenleyecek mi?) ve ÖTV'li fiyatlara tüketicinin tepkisini kestirmek güçleşiyor. Yani, fiyatlama davranışı bozuluyor.
Beşincisi, ekonomi yönetiminin fahiş fiyatla mücadele adı altında uyguladığı politikalar ve sık sık gündeme gelen "fahiş fiyat" cezaları. Bu politikalar, ürün fiyatını piyasa koşulları nedeniyle arttırmak zorunda olan firmaların bile fiyat arttırmadan önce iki kere düşünmesine neden olduğu için piyasa koşullarına uygun fiyatlama yapılmasını zorlaştırıyor. Ekonomi yönetimi enflasyonla mücadele için bilinen yolları kullanmayıp, zabıtayla süpermarket denetimi veya fahiş fiyat soruşturması gibi yöntemlere başvurunca, firmalar da -- piyasa koşulları bunu gerektirse bile -- fiyat arttırmaya çekiniyorlar.
Görebildiğim kadarıyla, otomobil piyasasındaki bazı sorunlar bunlar. Bu sorunlar, fiyatlama davranışını bozuyor ve piyasada denge fiyatına yakın bir fiyat oluşmasını engelliyor. Firmalar fiyatları olması gereken fiyatın altında tutunca da hem otomobil piyasasında hem de diğer piyasalarda "fırsatçılık" dediğimiz şey ortaya çıkıyor. Parası olanlar, piyasadan ucuza aldıkları malları topluyor, stokluyor ve daha sonra da yüksek fiyatlardan satıyor.
Özetle, nedenlere baktığımızda çözümün şu olduğu ortaya çıkıyor: fiyat istikrarını sağlamak ve enflasyonla mücadele etmek. Ama bu, iktisattaki bilinen yollarla yapılmadığı için sürekli böyle yeni düzenlemeler yapıp, "fahiş fiyatla" ve fırsatçılıkla mücadele etmek gereği duyuluyor.
Peki yeni düzenleme çözüm olur mu?
Buraya kadar okuduysanız, yeni düzenlemenin bir çözüm olmadığını düşündüğümü zaten anlamışsınızdır. Belki geçici bir süre için fırsatçıların önü kesilmiş olur ama bunlar uzun dönemli çözümler değil. Üstelik, şartlar değişmediği ve enflasyonla gerçekten mücadele edilmediği sürece yeni fırsatçıların ortaya çıkacağını da kolaylıkla öngörebiliriz. Bu ne demek? Yapılan düzenlemenin gelecek günlerde tekrar tekrar güncellenmesi ihtiyacı demek. Bir örnek vereyim:
Düzenleme sadece şirketleri (galeriler, araç kiralama şirketleri vb.) kapsıyor demiştik. Yani, henüz kişilerin böyle bir şey yapmasının önünde bir engel yok. Normal bir vatandaş olan araba meraklısı Ahmet bey, yeni bir araba alıp, hiç kullanmadan satışa çıkarabilir, isterse de aldığı fiyattan daha yüksek bir fiyatla ilan verebilir. Hatta isterse ilan falan vermeden kulaktan kulağa yöntemiyle aldığı sıfır arabaları yüksek fiyattan satabilir. Şirketler bu işi yapıp para kazanabiliyorlarsa, Ahmet bey de para kazanabilir. Demek ki, düzenleme bu açıdan eksik. Yakında Ahmet beylere de kısıtlama gelirse şaşırmayalım. Piyasa fiyatlarının sağlıklı bir şekilde oluşması sağlanmadığı sürece yeni fırsatlar ve dolayısıyla da fırsatçılar ortaya çıkmaya devam edecektir.
İşte böyleyken böyle. Esas sorun fırsatçılık gibi görünse de fırsatçılık aslında ekonomideki sorunları görmemizi sağlayan bir semptom. Ekonomideki esas sorunlara odaklanılmadığı sürece, semptomatik tedaviler sadece yeni semptomların ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Otomobil piyasası ile ilgili söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.
Bitirirken...
Okuduğunuz için teşekkürler.
Sevgiler,
N. Emrah Aydınonat